28 Ağustos 2013 Çarşamba

HİÇ, HER ŞEY OLDU, HER ŞEY, HİÇ OLDU...

O ilk saniyeler hiç de söyledikleri gibi değildi. Ne birden büyük bir sevgi duymuştu ne içi birden bire ısınmıştı ne de yaşadığı ve saatlerce sürdüğünü düşündüğü acıları birden unutabilmişti... Sancıları hiç geçmemişti. Üstüne üstlük müthiş üşüyordu...
Ne sen bir melek gibiydin, ne prenses ne dünyanın en güzel varlığı olduğunu düşündüm ne de hep söyledikleri gibi bunun harika bir duygu olduğunu...
Yalan mıydı hepsi... Ben mi hissedemiyordum. Yoksa ben ruhsuz, hissiz bir insan mıydım. Bu yüce duyguyu yaşayamayacak kadar uzak mıydım... Hazır mı değildim...
Ağlıyordun. Biraz tedirginlik, biraz huzursuzluk, biraz şaşkınlık ağlamasıydı sanki bu. Bense sadece bakıyordum. Biraz tedirgin, biraz huzursuz, biraz şaşkın.Duyduğun ses doğru muydu? Sana tekrar cevap verecek miydi? Ağlama diyecek miydi? Yanılmadın. Tekrar " Ağlama canım" dedim.  Belki bende yokladım seni. Tekrar duyacak tekrar anlayacak mıydın beni? Ve susacak mıydın.
Sustun. Sen sustun. Ben sustum. Sanki herkes her şey sanki tüm dünya sustu...
Derin bir sessizlik, sakinlik ve huzur duydum... nicedir bu kadar sakin ve huzur dolu oldum mu diye düşündüm. Hatırlayamadım. Tüm duyguları birden yaşamak için aynı anda her şeyi hissetmek için çok mu acele etmiştim. O sessizlikte tüm cevaplarımı da buldum sanki. Yavaş yavaş, sindire sindire yaşanması gerekiyormuş... Yavaş yavaş hissediyor yavaş yavaş anlıyordum.
İkimizde çok üşüyorduk.  Örttüler üzerimizi. Ben hala üşüyordum. Sana soramıyordum ki sorsam da cevaplayamazdın ki... Sonra  " Hadi al yanına biraz " dediler. Ne kadar hafiftin. Kolumun üzerine aldım. Göğsüme doğru yaklaştırdım. üzerini örtüm. Kendime doğru iyice çektim seni. Sanki biraz daha sakinleştin, gevşedin. Bir süre öyle kaldık.  Ve geçti tüm titremeler tüm üşümeler... Sıcacık yatağımızda minik ama sıcacıktın. Biz olduk sadece...
Sonra her şey hızlandı birden. Ayrılma işlemleri toparlanma ve çıkış. Seni kucağa aldılar sıkıca sarıp. Ben yavaş yavaş yürümeye çalışırken ardında...
Eve vardığımızda yatağa yatırıldık birlikte. Ve ikimizde direndik uykuya. Hadi ben tamam da hani sen 'melekler gibi uyucaktın'...  Hani  ilk günlerde günün büyük kısmında uykuda olacaktın hesapta. Bu da mı yalandı. Ya da bu da mı zamanla yavaş yavaş olacaktı....
Nerdeyse iki yıl geçti o günün üzerinden... Aynı kalan belki de tek şey bu. Sen hala uykuya karşı direnmektesin.Ve ben hala senin uykunu düzene sokma mücadelesi vermekteyim.
Aradan geçen zaman çok şeyi değiştirdi. Ben ne zaman ki 10 - 15 dakika arayla uyanmaya başladım. Ne zaman ki seni saatler boyunca kolumda taşıyarak salonu turladım. Ne zaman ki sen sürekli gözümün içine bakarak ağladın. Ve bana ne kadar çaresi olduğumu düşündürdün.  Ne zaman ki sen kollarımda iken bir koltukta hiç kıpırdamadan 8 - 10 saat geçirdim.  Ne zaman ki yemek yemek için tuvalete gitmek için eve birinin gelmesini beklemek zorunda kaldım. Ne zaman ki yürüyemeyecek kadar sancılar içinde olduğum halde ağlama sesini duyar duymaz yataktan fırladım. Ne zaman ki sen bana gülücükler atmaya başladın. Ne zaman ki sen başka kucaklarda ağlarken benim kucağıma gelir gelmez huzur bulmuşcasına sustun. Ne zaman ki başını omzuma koyarak uykuya daldın. Ne zaman ki kucağımda saatler boyu uyumana rağmen kucağımdan bıraktığım anda  en derin uykunda bile olsan uyandın. Ne zaman ki yatağında uyuduğun ender anlarda ben evdeki parkelere basmamak ve en ufak bir ses yapmamak adına nerdeyse havada yürüdüm.  Ne zaman ki sen kucağımda hoplamaya başladın. Ne zaman ki sen beni gördüğünde kollarını sallayıp bacaklarınla tepinerek sevincini gösterdin. Ne zaman ki kollarıma gelmek için çırpınmaya başladın...
İşte bunlar gibi nice zamanlarda her şeyi çok net anladım.  İşte ben seni  o anlarda çok çok sevdim bebeğim. İşte ben senden ayrı olduğum her an seni çok özledim bebeğim.
Her şeyin " sen " olduğunu, senin " her şey " olduğunu... Bir tek "senin" her şeye bedel olduğunu... Senin dışındaki her şeyin " hiç " olduğunu...
Senin "her şeye değer olduğunu"
Bebeğim....


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder