20 Temmuz 2018 Cuma



BEN PEDAGOG GÖRDÜM


20131209-173228.jpg
Çocuğunuz manyak mı?
Manyak ne mi demek?
Mükemmel olmayan çocuk demek.
Mükemmel çocuk nasıl olur?
Erken yatıp geç kalkar.
Uykusu geldiğinde, tıpış tıpış gider, sessiz sessiz yatağına yatar.
Önüne ne yemek konursa konsun, hangi öğün olursa olsun yer.
Emziği bırakma zamanı geldiğinde çat diye bir günde bırakır.
Yapmasını istemediğimiz bir şeyde ısrar etmez, annecim babacım siz nasıl uygun görürseniz, der.
Oyuncaklarını başka çocuklarla paylaşır, hep güler, arkadaşlarının saçlarını çekip burunlarını mıncırmaz.
Daha önemlisi hiç hasta olmaz. Olsa bile yarım gün içinde iyileşir.
1 yaşından önce konuşmaya başlar, mümkünse hem Türkçe, hem de İngilizce.
Bıraktığın yerde kendi başına sessizce oynar, annesini babasını bağlamaz.
Pastel verirsin Picasso olur, hamur verirsin Michelangelo, flüt verirsin Mozart.
Tuvalet eğitimini 3 günde tamamlar ve bir daha asla altına yapmaz.
Evde manyaklar gibi koşarken masanın köşesine kafa attığında veya salıncaktan uçup yerle bütünleştiğinde azıcık ağlar, olayı uzatmaz.
Çok konuşmaz, her atı otu ‘bu ne, niye’ diye sorgulamaz.
Bunlardan herhangi birini yapmıyorsa bildiğin davranış bozukluğu vardır.
Yani?
Manyaktır.
Çocuk manyaksa ne yapılır?
Pedagoga gidilir.
Ben çocuğum olmadan önce yıllarca pedagog tiryakisi anne babalarla dalga geçtim. Onları hunharca küçümseyip “Yaa hepimiz böyleydik yaa, çocuk bu, zamanla geçer, oluruna bırakacaksın, fazla kurcalamayacaksın. Pedagogların çoğunun kendi çocuğu yok zaten hahaha, onların söylediklerini ben de söyliyim sana” diye devam ederdim…
Geçen haftalarda karı koca pedagogla buluştuk.
Oturduk karşısına kadının.
“Yuvada yaptıklarını bize hiç anlatmıyor, sanki gizli bir hayatı varmış gibi” dedik.
Kadın habire bana bakıyor.
“Siz” dedi (eeyvah), “İşten eve geldiğinizde hiç gününüzü anlatıyor musunuz eşinize?”
Ne anlatıcam be, zaten bütün gün iş yetiyor, eve gelip bi de mesai mi yapıcam.
“Anlatmıyom” dedim.
Pedagog pek sevindi, “Bakın, oğlunuz anneye düşkün olabilir ama erkek çocukları hep babaya bakar ve onu örnek alır. Sizin yaptığınız herşeyi gözlemliyor ve taklit ediyor” dedi.
Hoppalaa, dakka bir, gol bir.
Yeminlen, yanımda oturan eşimin yüzünü görmememe rağmen, suratına yavaşça yayılan sırıtmayı hissettim.
“Siz bugünden itibaren işten her geldiğinizde mutlaka gününüzü anlatın, o da başlayacaktır”
Offf, iyi tamam, sıkıntı bendeymiş…
Başka?
“Bu aralar dişlerini sıkıp gıcırdatmaya başladı?”
Pedagog erken gelen golün gazıyla tam saha prese devam.
“Sizlerden biri kendini sıkar mı stres olduğunda?”
Eşim sırıtmayı bıraktı, dokunsan patlatacak kahkahayı. Gıcık.
“Eh yani işte, ben biraz kasılırım gibi yani öyle tam değil ama hani ne bilim”
Çevirmek istedim ama beyaz çarşafın üstündeki tatak gibi kaldım ortada.
Pedagog sağdan kendi yaptığı ortaya kafayı çaktı, “Daha önce söylediğim gibi erkek çocuk babayı örnek alır”. GOOOOL!
Ulan gelmez olaydık pedagoga, sinirlerim bozuldu be?!
“Peki tamam, bi de sinir krizi olayı var. O ne olacak?” diyecektim ki, cevabın ne olacağını tahmin ettiğimden, başka soruyla hedef şaşırtmaya çalıştım.
“Başka çocuklarla tepiştiğinde, birbirlerini mıcıkladıklarında ne yapmalıyız?”
Buradan da bana çakarsa pedagog, kesin bırakıcam maçı artık.
O cevap vermeden atlayıp devam ettim. Puan kazanmam lazım ya.
“Biz sorunları kendi çözmeyi öğrensin diye müdahele etmemeye çalışıyoruz. Kendini korumayı öğrenmesini teşvik ediyoruz” diye ekledim.
Bi laf vardır.
İstediğini söyleyen, istemediğini işitir.
“Çocuk fiziksel bir mücadele sırasında annesi babası, başka büyükleri oturup seyrederse bu çocukta ciddi bir sarsıntı yaratabilir”
Oldu sana 3-0.
“Hanım hadi kalk kalk, gidiyoruz, yeter bu kadar pedagog” demek istedim ama olmadı.
Eşşşek gibi oturup dinledik.
Yalnız herşey bittiğinde karımın yüzüne yerleşmiş olan sırıtma günlerce geçmedi.
Pedagogtan sonra on saat çemkirdim eşime. Bu ne ya, kötü herşey babadan, iyi herşey anadan, benim iyi huylarım hiç mi yok, onları niye taklit etmiyor, sevgiyi hep anne görüyor, bütün sorumluluk babada, baba ne yapsa yanlış, ne yapsa suç, vıdı vıdı vıdı…
Geçen, oğlanla arabacılık oynuyoruz yatakta. Arkadaş kullanıyor, ben yan koltuktayım. Elinde yemek kabının yuvarlak kapağı var, direksiyon niyetine.
“Nereye gidiyoruz?” dedim.
“Parka” dedi.
Yolda gidiyoruz, kapağın ortasına vurup “Düt düüüt” diye abandı sanal kornaya…
Arkasından bağırdı,
“Aptal adam yaa off yaa önüne bak be! Gerizekalı!”
Yutkundum.
Salak pedagog.

Alıntı

Ne Anladım?


Otoriter anlayışın çocuklara yansıyan hali...

Eğer yapmam istenilen şey "iyi" bir şey olsaydı yapmam için bana baskı yapılmazdı...


Ne olacak ?


18 Nisan 2018 Çarşamba

#TEVITOLiyidir #TEVITOLfarklıdır


TEVİTÖL
(TEV İNANÇ TÜRKEŞ ÖZEL LİSESİ)

Türk Eğitim Vakfı TEV, Türkiye’nin en köklü ve en güçlü sivil toplum örgütlerinden biri. 
TEV İnanç Türkeş Özel Lisesi -TEVİTÖL- de üstün yetenekli ve üstün zekâlı öğrencilere yönelik eğitim veren, Türkiye’nin bu alandaki tek öğrenim kurumu. Üstün yetenekli ve üstün zekâlı çocuklar ise IQ’ları 130’un üzerinde olan seçkin öğrenciler. Nüfusun yüzde 2’sini oluşturuyorlar.
Ülkeler için en büyük servet, üstün yeteneğe ve üstün zekâya sahip çocuklar. En değerli madenden daha değerliler. Ama tabii keşfedilip işlendikleri ve desteklendikleri takdirde.
Şimdi TEV bu okulda henüz tam olarak içeriği belli olmayan ancak ciddi ve kökten değişiklikler yapmak istiyor. Veliler ve öğrenciler ise okulun aynı şekilde kalması için değiştirilmemesi için uğraş veriyor. 
Lütfen sesimizi duyurmak için siz de destek olur musunuz? Lütfen sesimize ses olur musunuz?
Sosyal medya hesaplarınızdan paylaşır mısınız? 

TEVİTÖL NEDİR?

TEVİTÖL 

ve

 üstün yetenekli öğrenciler


Türk Eğitim Vakfı TEV, Türkiye’nin en köklü ve en güçlü sivil toplum örgütlerinden biri. TEV İnanç Türkeş Özel Lisesi TEVİTÖL de üstün yetenekli ve üstün zekâlı öğrencilere yönelik eğitim veren, Türkiye’nin bu alandaki tek öğrenim kurumu. Üstün yetenekli ve üstün zekâlı çocuklar ise IQ’ları 130’un üzerinde olan seçkin öğrenciler. Nüfusun yüzde 2’sini oluşturuyorlar.
Ülkeler için en büyük servet, üstün yeteneğe ve üstün zekâya sahip çocuklar. En değerli madenden daha değerliler. Ama tabii keşfedilip işlendikleri takdirde. Yoksa, çoğu zaman hiç farkına varmadan heba olup gidiyorlar.
Hafta sonu, 50’ye yakın seçkin isimle iki gün boyunca, Arama’cı Oğuz Babüroğlu’nun moderatörlüğünde oturup bu konuları konuştuk.
Müthiş bir beyin fırtınası oldu. İş dünyasından gelenler kendi bakış açılarıyla, üniversitelerden gelenler akademik bir yaklaşımla, liselerden gelenler gözlemleriyle, sivil toplum örgütlerinden gelenler de toplumsal değerler çerçevesinde, önce mevcut durumu değerlendirip ardından da yeni öneriler getirdiler.

Üstün ve özel yetenek?
Toplantının konularını ve gelinen noktayı irdelemeden önce isterseniz gelin, üstün ve özel yetenekli çocukların temel özelliklerini ele alalım ve sonrasında da bu potansiyellerini nasıl değerlendirilebileceğine yönelik görüşleri paylaşalım. İşte farklılıkları:
-  Yüksek bellek kapasiteleri
-  Yaratıcı ve keşfedicilikleri
-  Gözlem güçleri
-  Geniş hayal dünyaları
-  Sürekli sorgulamaları
-  Sıradan sorunlar yerine büyük sorunları çözme istekleri
-  Zihinsel ve fiziksel yüksek enerji düzeyleri
-  Çevreleriyle kolay ve iyi iletişim kurmaları
-  Hızlı öğrenme, üstün kavrama ve akılda tutma potansiyelleri
-  Doğru, hızlı, akıcı ve etkili konuşmaları
-  Analiz ve sentez yetileri
-  Entelektüel merakları,
-  Lider özellikleri
-  Mizah güçleri
Bazen çok çelişkili durumlar da yaşanabiliyor.

TEVİTÖL
TEVİTÖL, 1991’de Sezai Türkeş tarafından kuruldu. Eşinin (İnanç) adı verildi. 1993’te öğretime başladı. İlk yıllarda 5. sınıftan sonra, şimdi ise 8. sınıftan sonra öğrenci alıyor. İlk mezunlarını 2000 yılında verdi. 2001’de TEV’e devredildi. Gebze’de 416 bin metrekarelik bir alan üzerine kurulu. Halen 98’i kız, toplam 201 öğrencisi var. Bugüne kadar toplam 295 mezun verdi. Mezunları gerek Türkiye’de gerek yurtdışında çok iyi üniversitelere girdi. Öğrencilerinden çok önemli bir bölümü tam ve kısmi burslu olarak öğrenim görüyor.

Geleceğe yönelik beklentiler
Uzunca tartışmalardan sonra belirlenen taslaktaki temel amaç şöyle: Üstün yetenekli öğrencilerin, uluslararası standartlarda öncü özellikleriyle alanlarında fark yaratmalarını sağlamak.
Peki ya misyon? İşte birkaç satırbaşı:
-  Okulumuzun temel hedefi, üstün zekâ ve yetenek sahibi gençlerin yaratıcı ve üretken bireyler olarak topluma hazırlanması, kendilerine güveni tam lider adayları olarak yetiştirilmesi...
-  İleri teknoloji ve endüstrileşmenin gerektirdiği bilim alanlarının yanı sıra sanat ve tüm toplumsal konularda iyi yetişmiş, yüksek kabiliyette ve çok yönlü olarak topluma hizmet edecek bireyler yetiştirilmesi...
Toplantıda, bazen toplu halde, bazen de gruplara ayrılarak öğrenci alımından mezuniyet sonrasına kadar pek çok konu ele alındı. Farklı fikirler ortaya kondu, farklı öneriler dile getirildi. Amaç, elbette okulun mevcut pozisyonunu değiştirmek değildi. Tüm arayış ve sorgulamaların hedefi, TEVİTÖL daha ileri nasıl gidebilir ve dünya markası haline nasıl gelebilir’e yönelikti.
Benzeri arayışlar, her öğretim kurumuna özellikle önerilir. Zaman zaman öğrencileriyle, velileriyle, dışarıdan insanlarla, bazen de tümüyle birlikte beyin fırtınası yapmalarında yarar var. Tabii havanda su dövmeden ve söyleyecek lafı olanlarla. Yoksa kafalar daha da karışır! Ayrıca her türlü eleştireye de açık olmaları gerekir.
Özetin özeti: TEVİTÖL, aklınızın bir köşesinde bulunsun. Belki bir yakınınıza önerebilirsiniz, belki de katkıda bulunabilirsiniz. Bu konuda TEV ve TEVİTÖL en doğru adres olacaktır. (tev.org.tr, tevitol.k12.tr)
Abbas GÜÇLÜ

TEVİTÖL 3:


TEVİTÖL Öğrencilerine


TEVİTÖL serisinin ikinci yazısında, bir sonraki yazıda ikinci yazıda sorduğum sorulara cevap bulmaya çalışacağımı belirtmiştim.  Fakat bu yazıyı yazmadan önce TEVİTÖL öğrencilerine bir mesaj göndermeye karar verdim.
Sevgili TEVİTÖL Öğrencileri:
Kendinizi hiçbirinizin öngöremediği bir süreç içinde buldunuz.  Eminim kafanızda birçok soru var ve geleceğiniz için kaygılısınız.  Sizlere önerim, bu sürecin sizi esas odağınızdan koparmasına izin vermemeniz.  Eğitimin her döneminde olduğu gibi şu anda da tek hedefiniz öğrenmek, yaşamın her döneminde olduğu gibi şu anda da tek hedefiniz kendinizi geliştirmek olmalı.  Başkalarının aldığı veya alabileceği kararlar odağınızı dağıtmamalı.  Kontrolünüz altında olmayan konuların moralinizi bozmasına izin vermemelisiniz.  Neden mi?  Vakıf ne karar alırsa alsın, okul nasıl yeniden organize edilirse edilsin, iş sizlerde bitecek.  “Üniversite Seçerken” kitabımda uzun uzun yazmıştım: öğrencinin seçtiği okul veya program sanıldığı kadar önemli değildir: Kendi öğrenme programını hazırlayıp uygulayacak olan öğrencidir.  Öğrencinin kendi eğitiminin inisiyatifini alması gerekmektedir.  Kanımca bu her dönemde kısmen geçerli idi; bilgiye ulaşımın iyice demokratikleştiği, içeriğe ulaşımın önündeki tüm engellerin kalktığı çağımızda, tam doğru hale geldi.
Gençler, 18. yüzyılda Prusya’da geliştirilen, sonra da 1900’lü yılların başlarında ABD’de yaygınlaştırılan kitle eğitim sistemi iflas etti.  Bu eğitim sisteminin amacı endüstriyel ekonomiye işçi yetiştirmek idi.  Hedeflenen beceriler ise: Emirlere uymak, zamanını yönetebilmek, rutin işleri yapabilmek ve temel okuryazarlık idi.  Öğretmenden öğrenciye içerik nakli modeli ile kurgulanmış olan okul sistemi, tam bir “üretim hattı” gibi düşünülmüştü.  Endüstri devrimini bilişim devrimi takip etti ama endüstriyel eğitim modeli pek değişmedi.  Ardından akıllı yaratıcıların gerekli hale geldiği Endüstri 4.0’ı konuşmaya başladık ama okullar hala 150 yıl önce kurgulanan temel modeli sürdürdüler.  Eğitim yöneticileri, zamanı çoktan geçmiş olan geleceğe insan hazırlama sürecini farklı şekillerde modifiye ederek yeniden işe yarar hale getirmeye çalıştılarsa da kanımca bu sistemin artık toptan değişmesi gerek.
Geçenlerde katıldığım bir Hackaton, bu konudaki görüşlerimi pekiştirdi.  Bu etkinlikte öğrencilere bir problem verildi; öğrenciler kendi takımlarını kurdular, problemi nasıl çözeceklerine karar verdiler, çalışma planı yaptılar ve 24 saat boyunca çalıştılar.  Bu sürenin sonunda ortaya çıkan sonuçlar son derece etkileyici idi.  Neden mi?  Öğrencilere sadece ne istenildiği söylenmiş; nasıl yapacakları, kiminle yapacakları ve ne zaman yapacakları öğrencilere bırakılmıştı.  Resimde içerik nakli yapan bir öğretmen yoktu ama grupların arasında dolaşıp öğrencilerin sorularına cevap vermeye çalışan mentorlar vardı.  Öğrenciler kendi seçtikleri açık kaynaklara ulaşarak, problemin istedikleri parçası için istedikleri dilde kod yazarak analiz yaptılar.  Bu 24 saat içinde inanılmaz yol aldılar.  Öğretmenin sınıfta ders anlatması ile kıyaslanamayacak bir öğrenme süreci izledim.  Tabii bu konuda tek deneyimim bu değildi.  Alberta Üniversitesi’nde ders verirken öğrencilerin en çok, benim hiç ders anlatmadığım proje dersinde öğrendiği dikkatimi çekmişti.  Bu gözlemler sadece benimle kısıtlı da değil.  Proje dersi veren veya hackatonlarda bulunan her öğretim üyesinin gözlemleri de benzer.  Hatta Fransa’daki Ecole 42 bu prensipler ile çalışıyor: Bu üniversitede öğretmen ve müfredat yok, her hafta öğrencilere yeni bir proje veriliyor ve  öğrenciler kendi oluşturdukları gruplar ile proje üzerinde çalışıyorlar.  Ücretsiz olan bu üniversiteye girmek Harvard’a girmekten daha zor.
Kanımca yakın bir gelecekte eğitim ciddi bir dönüşüm geçirecek ve öğrenci odaklı; proje ve deneyim bazlı; takım çalışmasını öne çıkarıp, öğretmeni deneyim tasarlayıcısı ve kaynak olarak konumlandıran yeni bir modele geçilecek.  Siz bunu hemen deneyimleyebilirsiniz, ki dünyada birçok öğrenci zaten (deklare etmeden) deneyimlemeye başladı bile.
Bakın, dünyanın hiçbir okulu mükemmel değildir (kendi anketinizi yapabilirsiniz).  Öte yandan, kim ne derse desin her okuldan son derece başarılı öğrenciler de çıkabilir.  Şu anda TEVİTÖL’de olanları bir sorun veya engel olarak görmek yerine bir fırsat olarak görmenizi öneriyorum.  Hepiniz seçilmiş öğrencilersiniz.  Üstün başarı potansiyeline sahipsiniz.  Öğrenmek için zamanı geçmiş bir eğitim modeline ihtiyacınız yok.  Üçer, dörder kişilik gruplar oluşturun ve kendi kendinize öğrenin.  Kaynaklar (Coursera, EdX, Udacity, Udemy, Wikipedia, binlerce dijital dergi ve kitap, vs.) parmaklarınızın ucunda.  Şu anda bir kriz yaşadığınızı düşünseniz de, hiç şüphem yok ki hem vakfınız hem de okulunuz size ellerinden gelen kaynakların en iyisini verecek ve aileleriniz hep arkanızda olacak.  Ama esas önemli olan bu kaynaklar değil, sizin kendi yöneteceğiniz öğrenme süreciniz.  Çok büyük bir şansınız var: etrafınızdaki arkadaşlarınız.  Kenetlenin ve kendi yolunuzu çizin.  Hedefiniz sanat olabilir, müzik olabilir, bilim olabilir, spor olabilir, teknoloji olabilir.  Seçtiğiniz yolda devam edin.  Günlük olayların dikkatinizi dağıtmasına, vaktinizi boşa geçirmesine izin vermeyin: Geri getiremeyeceğiniz tek şey zamandır.
Onlarca TEVİTÖL öğrencisi ile görüştüm.  Hemen hepsinin öğrenme sürecindeki baş aktörün kendileri olduğunu, en önemli destekçilerinin de arkadaşları olduğunu biliyorum.  Biz öğretmenler pek kabul etmek istemesek de potansiyeli yüksek öğrencilerin bizlere pek fazla ihtiyacı yok.  Çok parlak bir öğrenci ile karşılaştığımda, bazen aklımdan geçen şu oluyor: “Bu çocuğa ne kadar faydam olabileceğini bilmiyorum, umarım zarar vermem.  Benden ne almak istediğine o karar versin, ben de elimden geleni yapayım”.
Başarılı ve mutlu olmak tümüyle sizin elinizde.  Bugünlerde yaşadığınız olayların sizin başarınıza olumsuz bir etkisi olmayacağına eminim.  Hatta bu olayların sizleri daha güçlü ve dirençli yapacağını, özgüveninizi artıracağını düşünüyorum.  Yeter ki sizler kendinize benim sizlere güvendiğim kadar güvenin, arkadaşlarınıza yaslanın ve öğrenme yolculuğuna tüm heves ve iştahınız ile devam edin.  Bu süreçte (ben dahil) büyüklere de pek kulak vermeyin.  Her kafadan bir ses çıkabilir.  Kulaklarınızı tıkayın, hedefe kilitlenin ve yola devam edin.  Sizin başarılı olmanız için bu günlerde havalarda uçuşan sözcükler (IB, STEM, AP, LYS, vs.) sadece birer aracı temsil ediyorlar.  Hiçbirisi ne gerekli ne de yeterli.  Hepsini üst üste koysanız da işe yaramayabilir, hiçbirisi olmadan da başarılı olunabilir.  Başarının anahtarı, akademik yıl açılış konuşmasında da belirttiğim gibi ne zeka, ne deneyim, ne de ilişkiler.  Başarı ile ilişkisi bilimsel olarak kanıtlanabilen tek değişken benim “kasıtlı talim” olarak tercüme ettiğim “deliberate practice” ya da amiyane tabiri ile çok çalışmak.  Tabii heves, merak ve azim çok çalışmayı etkin kılan faktörler.
Bırakın büyükler tartışsın.  Siz işinize bakın.  Öğretmenlerinizin yol göstericiliğinde, arkadaşlarınız ile birlikte tasarladığınız öğrenme deneyimlerine odaklanın. Sınıf arkadaşlarınız dışında birileri ile konuşmak isterseniz, sizi en iyi anlayacak olanların TEVİTÖL mezunları olduğunu bilin—eminim sizlere destek vermek isteyeceklerdir.  Gelecek sizin gençler!  Mezuniyet töreninizde (veya daha önce) görüşmek üzere.
Erhan Erkut, 15 Nisan 2018

TEVİTÖL 2: Aklımdaki Sorular


TEVİTÖL 2:

 Aklımdaki Sorular


İlk yazıda TEVİTÖL ile tanışmamı anlatmış ve TEVİTÖL’ü Türkiye’nin en iyi lisesi olarak nitelendirmiştim.  Bu kanımın nedeni onlarca TEVİTÖL mezunu ve öğrencisi ile deneyimlerimdir.  Lise mezunlarımızın birçoğunun üniversiteye son derece hazırlıksız geldiğini önce Bilkent’te, sonra da Özyeğin’de farketmiştim.  Bu konu üzerine epey yazıp çizdim (örneğin http://erhanerkut.com/21-yy-yetkinlikleri/21-yuzyil-yetkinlikleri-sorun/).  Üniversiteye hazırlıksız gelen çok sayıda öğrencinin yanında bazı öğrencilerin ise son derece hazırlıklı geldiğini fark etmiş, özellikle TEVİTÖL öğrencilerinin hem üniversiteye hem de yaşama diğerlerinden çok daha hazır durumda geldiklerini daha okulun ilk günlerinde gözlemlemiştim.  Türkiye’de üniversite yöneticiliği yaptığım yıllarda bu mükemmel eğitim kurumuna bir nebze olsun katkıda bulunabilmek için TEVİTÖL’den gelen tüm konuşma, seminer, çalıştay talebini seve seve kabul ettim ve TEVİTÖL öğrencilerini her ortamda elimden geldiğince destekledim. Ülkede eğitimin durumu belli iken, birkaç tane okulun kutup yıldızı gibi parlaması hepimize ümit veriyordu.  Fakat dünkü Hürriyet’te çıkan şu haber beni çok kaygılandırdı: http://www.hurriyet.com.tr/egitim/TEVİTÖLde-ib-ve-ingilizce-hazirlik-gitti-sinava-hazirlik-geldi-40800610.
Birkaç gündür bu konu üzerinde düşünüyorum ve aklımda birçok soru var.  Bu soruları blog takipçilerim ile paylaşmaya karar verdim.  Bir sonraki yazımda bu sorulara kendi bulabildiğim cevapları vereceğim.
Hürriyet’teki yazıdan anlayabildiğim kadarıyla basın toplantısında finansal konulara hiç girilmemiş.  Fakat TEVİTÖL öğrenci ve velileri ile yaptığım görüşmelerden çıkardığım sonuç, bu değişikliklerin temelinin finansal kökenli olduğu yönünde.  Dolayısıyla sorularıma bu noktadan başlayacağım.

FİNANSAL
  1. TEV, TEVİTÖL’ü devralırken her öğrenciyi burslu okutan bu okulun ciddi bir maliyeti olduğunu biliyordu. Eminim detaylı bir finansal projeksiyon yapmışlardır.  Öngördükleri bütçe açığında ciddi bir artış mı oldu?  Eğer bir artış oldu ise maliyetleri yönetmek kimin işi idi?
  2. Türkiye’nin en köklü ve zengin vakıflarından birisi olan TEV’in yıllık bütçesinde TEVİTÖL’ün yıllık bütçe açığı ne kadar rol oynamaktadır?
  3. Bütçe açığını kapatmanın iki yolu vardır: giderleri azaltmak ve gelirleri artırmak. Bu iki yönde herhangi bir çalışma yapılmış mıdır?
  4. Lisede harcamaları yapmakla görevli kişilere giderleri azaltma misyonu verilmiş midir?
  5. TEVİTÖL için bir şartlı bağış kampanyası (Koç Üniversitesi’nin Anadolu Bursiyerleri projesi benzeri) planlanmış mıdır?
  6. Eğitimin ekonomisi üzerine yazdığım blog yazısında da vurguladığım gibi bir eğitim kurumunun maliyetini en çok etkileyen faktörlerden birisi sınıf büyüklüğüdür. TEVİTÖL’deki sınıf büyüklükleri nedir?
  7. Bir okulun en önemli gider kalemi öğretmen maaşlarıdır. Okuldaki öğretmen sayısını rasyonalize etmek için bir norm kadro çalışması yapılmış mıdır?
  8. Okul bütçesinin çok önemli bir girdisi de burs oranlarıdır. TEVİTÖL’ün burs oranının zaman içinde düştüğünü biliyoruz.  Daha yüksek burs oranı ile okuyan üst sınıflar mezun olduğunda okulun ortalama bursluluk oranı düşecek, gelirleri artacaktır.  Önümüzdeki 5 yılın bursluluk projeksiyonu nedir?
  9. Bir özel lise için optimal öğrenci kontenjanı yılda 60 öğrenci midir? TEVİTÖL için, burs oranını düşürmenin yanında öğrenci sayısını artırarak ek gelir yaratma alternatifi değerlendirilmiş midir?
  10. Yeni inşa edilen mükemmel kongre merkezi planlanır iken, bu merkezin okulun temel operasyonel maliyetlerinde sebep olacağı ciddi artış hesaba katılmış mıdır?
  11. Okulun tüm karakterini bir anda değiştiren adımların tek yönlü olarak atılmasından -ve bir yıl öğrenci alınmamasından- sonra okulun prestijinin ve cazibesinin düşebileceği, bunun da ciddi bir gelir kaybına neden olabileceği hesaba katılmış mıdır?

KADRO
  1. TEV Yönetim Kurulunda ve TEV profesyonelleri arasında kariyerini eğitim alanında yapmış kaç kişi bulunmaktadır?
  2. TEVİTÖL’ü yeniden tanımlayan bu projeye imza atan grubun içinde kaç tane eğitimci vardır?
  3. Birçok özel okulda (üniversite veya lise) temel işi maliyetleri yönetmek ve vakıf ile koordinasyonu sağlamak olan bir “genel sekreter” veya “direktör” ve onun altında bütçeden, muhasebeden ve satın almadan sorumlu bir ekip bulunur. TEVİTÖL’de benzer bir idari yapı var mıdır?

SÜREÇ
  1. İçinde bulunduğumuz süreç, sıradan bir stratejik planlama sürecinin ötesinde, TEVİTÖL’ü yeniden tanımlama sürecidir. Böylesine ciddi bir süreçte tüm paydaşların görüşlerine başvurulması gerekir.  Mezunlara, okul yöneticilerine, öğretmenlere, velilere, öğrencilere ve konu ile ilgili eğitim gönüllülerine danışılmış mıdır?
  2. Bu süreçte kaç mütevelli heyeti üyesi TEVİTÖL’ü ziyaret edip öğretmen ve öğrenciler ile konuşmuştur?
  3. Mütevelli heyeti bu süreci yönetmek için yetkin bir alt komisyon kurmuş mudur?
  4. Mütevelli heyeti gazetelerde okuduğumuz değişiklikleri detayları ile onaylamış mıdır?
  5. Değişiklik kararının alındığı mütevelli heyeti toplantısına lise müdürü dahil edilmiş midir?

GEÇİŞ YÖNETİMİ
  1. IB programındaki öğrencilerin programı tamamlamasına izin verileceğini sevinerek öğrendim. Fakat şu anda Hazırlıkta, 9 veya 10. sınıfta olan öğrencilere IB programı alternatifi verilmeyeceği yönünde bir söylenti duydum.  Eğer bu doğru ise, verdiği sözleri tutmakla nam yapmış bir vakfın mütevellileri bu uygulamanın aslında bir çeşit “verdikleri sözden dönmek” olduğunun farkında mıdır?
  2. Hazırlık, 9 ve 10. sınıf öğrenci velilerinin kazanılmış hak iddiası ile hukuki yola gitmeleri ve itirazlarında başarılı olmaları durumunda, okulun sözü edilen yeni programın yanında 3 yıl daha IB programına devam etmek zorunda kalacağı bütçe projeksiyonlarında hesaba katılmış mıdır?
  3. 2018’de öğrenci alınmamasının sebebi nedir? Ortalama %50 burs ile alınacak 60 öğrenciden sağlanabilecek gelirin yılda 2 Milyon (ve 5 yıl için de 10 Milyon) olduğu düşünülürse, bütçe açığını kapatmaya çalışan bir kurum böyle bir gelirden neden vazgeçmektedir?
  4. Verilen sözün tutulmaması durumunda Hazırlık, 9 ve 10 sınıflarda yaşanabilecek öğrenci kaybının okula getireceği maddi külfet, bütçe projeksiyonlarına konulmuş mudur?
  5. Öğrenci kaybının makul bir seviyenin üzerine çıkması durumunda okulun yaşayabileceği prestij kaybı hesaba katılmış mıdır?
  6. Yeni TEVİTÖL programının okula içerideki öğrenci profilinden epey farklı bir öğrenci profili getirme ihtimali ve iki farklı öğrenci profilinin okulda yaratacağı sorunlar düşünülmüş müdür?

HAZIRLIKSIZ İNGİLİZCE
  1. Yeni sistemde hazırlık sınıfı olmadan da öğrencilere İngilizce öğretileceği iddia edilmektedir. Eğer bu mümkün ise, neden 2007 yılında TEVİTÖL’e hazırlık sınıfı konulmuştur?  Neden ülkenin yabancı dille eğitim yapan tüm liselerinde hazırlık sınıfı bulunmaktadır?
  2. Yeni sistemde 12. sınıf sınav hazırlığına ayrılmış olduğuna göre bu sınıfta İngilizce eğitim yapılmayacağını varsayıyorum. Hiç İngilizce bilmeden 9. sınıfa gelen bir öğrencinin ise yılda 400 saatlik bir İngilizce eğitimi ile en iyi ihtimalle iki tam yıl sonra İngilizce ders alabilecek duruma geleceğini düşünüyorum.  Bu durumda yeni girecek öğrencilerin sadece 11. sınıfta İngilizce ders alabilecekleri sonucu çıkıyor, ki birçok eğitimci 11. sınıf öğrencilerinin de sınava hazırlandığını söylüyor.  Yeni TEVİTÖL’de İngilizce Matematik, Fen vs. dersleri hangi sınıfta verilecek?
  3. Şu anda TEVİTÖL’de 9. sınıfta zaten haftada 8 saat İngilizce dersi bulunmaktadır. Hazırlık kaldırıldığında öğrencilerin gerçekten İngilizce öğrenmeleri isteniyor ise bu süreyi artırmak gerekecektir.  Bu plan MEB’e onaylatılmış mıdır?  Örneğin, öğrencilerin haftada 12-14 saat dil eğitimi alacakları bir müfredat mümkün müdür?
  4. Hazırlık sınıfının önemli bir işlevi de akademik olarak sınav odaklı bir yeterliliğe sahip olan ortaokul mezununa kurumun vizyonu doğrultusunda beceriler vermek ve lise ortamına uyumunu sağlamaktır. Hazırlık sınıfı kaldırılınca ortaokul mezunlarının liseye adaptasyonu nasıl sağlanacak?

IB EĞİTİMİ
  1. Demeçten IB eğitiminin öğrencileri yurt dışına hazırladığı gibi bir anlam çıkıyor. Oysa onlarca Türk IB mezunu benim Türkiye’de farklı üniversitelerde öğrencim oldu.  IB eğitimi alan öğrencilerin ülkemizdeki üniversite sınavında başarılı olması mümkün değil midir?  IB eğitimi alırken üniversite sınavına hazırlanmak mümkün değil midir?  IB eğitimi veren okulların, öğrencileri sınava hiç hazırlamadığı mı iddia ediliyor?  IB eğitiminde sınavda başarı için ön şart olan içerik bilgisi verilmediği mi ima ediliyor?
  2. Yeni TEVİTÖL programının 21. yüzyıl becerileri odaklı olacağı söylenmiş. Öğrencileri 21. yüzyıla hazırlamanın en iyi yolu onları üniversite sınavına hazırlamaktan mı geçmektedir?  Öğrencileri 21. yüzyıla hazırlamak amaçlanıyor ise bu işi çok iyi yapabilen IB müfredatından neden vazgeçilmektedir?
  3. Demeçte çocukların IB eğitimi ile MEB müfredatı arasında kaldığı ifade ediliyor. Bu sorun Türkiye’de IB eğitimi veren diğer 44 lise için de geçerli değil midir?  Onlar bu sorunu nasıl çözüyor?  Bu konu IB eğitimi veren okullarda öğrenci yönlendirme (rehberlik) ünitesinin en önemli işi değil midir?  Öğrencileri doğru yönlendiremeyince onların alternatiflerini ortadan kaldırmak akılcı bir çözüm müdür?
  4. Şimdiye kadar ülkemizde ve dünyada kaç okul başarısı kanıtlanmış IB eğitiminden vazgeçip sıradan bir müfredata dönmüştür?
Erhan Erkut, 11 Nisan 2018