28 Kasım 2013 Perşembe

MASLOW VE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME GEREKSİNMESİ

Maslow Ve Kendini Gerçekleştirme Gereksinmesi

İnsancı görüşün önemli temsilcilerinden biridir. “Kendini Gerçekleştirme” kavramını ilk kez kullanan Maslow, her insanın değerli, kendine özgü duyarlı ve iyiye yönelik bir özbene sahip olduğu görüşünde Rogers ile birleşmektedir. Maslow’un inancına göre, olanak sağlandığında, her insan eninde sonunda kendini gerçekleştirerek, gizil güçlerinin farkına varacaktır. Maslow’un çalışmaları sağlıklı kişiliğin nasıl oluştuğu üzerinde odaklaşmıştır.

Sağlıklı bir kişiliğin gelişebilmesi için gerekli olan gereksinmelerden meydana gelen, piramit biçiminde bir gereksinmeler hiyerarşisi ortaya koymuştur. Bu gereksinmelerin en tepesinde kendini gerçekleştirme gereksinmesi bulunmaktadır. Ancak kişinin kendini gerçekleştirmek için güdülenebilmesi, daha alt basamaklarda yer alan fizyolojik, güvenlik, ait olma ve saygınlık sağlama ile ilgili temel gereksinmelerin yeterince doyum sağlamasına bağlıdır. Temel gereksinmelere doyum sağlayan insan kendini gitgide daha özgür ve iyi hissedecek, sonuçta kendisinde var olan tüm potansiyelleri açığa çıkaracaktır. Yani gerçek anlamda “kendisi” olacak, kendisini gerçekleştirecektir.
Kendini Gerçekleştiren İnsanların Özellikleri
Maslow, kendini gerçekleştirme ve büyüme gereksinmesine yönelik yaptığı çalışmalarda, kendini gerçekleştirme sürecine giren insanların, ortalama insanlardan daha farklı özellikler taşıdıklarını ifade etmektedir. Bu insanlar psikolojik açıdan sağlıklıdırlar. Psikolojik açıdan sağlıklı olmanın ne anlama geldiğinin tam ve kesin bir tanımı yoktur. Ancak, psikolojik sağlığın ne olduğunu bir parça somutlaştırabilmek için, Maslow’un kendini gerçekleştiren insanların özelliklerine ilişkin belirlediği nitelikler aşağıda kısaca özetlenmiştir.
Kendilerini, başkalarını ve doğayı olduğu gibi kabul ederler. Psikolojik sağlığı yerinde olan kimseler kendilerini kuvvetli ve zayıf yönleriyle olduğu gibi kabul ederler, kendilerinden hoşnutturlar. Ancak kendinden hoşnut olma, “kendini beğenmişlikle” aynı anlamda değildir. Psikolojik sağlığı yerinde olan insanların kendilerine olduğu kadar başka insanlara da saygıları vardır. Diğer insanların farklı duygu ve düşüncelerini hoşgörüyle karşılayarak, onları da oldukları gibi kabul ederler.

Gerçeği olduğu gibi algılayıp, içinde bulundukları ortama kolay uyum sağlarlar. Psikolojik sağlıkları yerinde olan insanlar, içinde bulundukları koşulları önyargısız, oldukları gibi algılarlar. Bu nedenle geleceğe yönelik, uygun tahminlerde bulunabilirler. Çevresel koşulları, çevrelerinde bulunan kişilerin özellikleriyle birlikte olduğu gibi kabul edebilirler. Eksik ve hatalardan aşırı düzeyde rahatsız olmazlar.

Daha derin kişilerarası ilişkiler kurabilirler. Kendini gerçekletirmiş kişiler herkese karşı büyük bir sevgi ve sempati duyabilirler. Kendilerine güvenli oldukları için, başka insanlarla derin ve sevecen ilişkiler kurmakta zorlanmazlar.
Yaşamdan gerçekten doyum alırlar. Bu insanlar yaşamaktan zevk alırlar. İşleri onlar için “oyun” gibidir. Her yeni güne keyifle başlayabilirler.

Özerk bir yapıları vardır, çevrelerinden bağımsızdırlar. Temel gereksinmelerini gidermiş olduklarından kişisel-psikolojik büyümelerine yönelik güdülerine yönelik güdülerine uygun davranırlar. Düşünce ve davranışlarında bağımsızdırlar, neyin doğru neyin yanlış olduğuna, kendi özerk değerler sistemine uygun olarak karar verirler. Yaşamlarında kendi ayakları üzerinde dururlar.

Yaratıcıdırlar. Kendilerine güvenleri tam olduğu için, hemen her konuda, başkalarından bağımsız düşünüp üretebilirler. Problemlere kendilerine özgü, alışılmamış çözüm yolları getirebilirler.

Sıklıkla doruk yaşantılar geçirebilirler. “Doruk yaşantısı” ile anlatılmak istenen, kişinin kendisini çok mutlu hissettiği, yaşantısının anlamını kavradığı coşku dolu anlardır. Derin estetik yaşantılar, yaratıcılık anları, sevginin en yoğun hissedildiği anlar, doruk yaşantılara örnek olarak verilebilir. Geçirilen böyle doruk yaşantılar, kendini gerçekleştirmenin geçici anları olarak kabul edilmektedir.
Demokratik bir kişilik yapısına sahiptirler. Bilgilerinin sınırlı olduğuna her zaman herkesten bir şeyler öğrenebileceklerine inanırlar. Koşulları ne olursa olsun her insana saygılıdırlar. Onların görüş ve isteklerini dikkate almaya açıktırlar.
Kendiliğinden, doğal davranırlar. Yapmacık davranışlara bürünmek gereğini hissetmezler, içlerinden geldiği gibi doğal ve saydamdırlar.

Kendileri dışında sorunlarla da ilgilenirler. Kendileri dışında, diğer insanlara da katkıda bulunabilecek bir amaçları vardır. Düşünceleri kişisel olmaktan çok evrenseldir.

Amaçlar ve araçlar arasındaki uygun ayrımlarını yapabilirler. Davranışları amaca yöneliktir. Varmak istedikleri amaçlar da “insanlığın özgürlüğü” gibi daha soyut ve üst düzey kavramlardır. Araçları amaca ulaşmak için kullanırlar. Örneğin “para” onlar için, sadece amaca ulaşmalarına yardım edebilecek bir araçtır.

Yalnız kalabilme gücüne sahiptirler. Zaman zaman tek başına kalmaktan hoşlanırlar. Kendi kendilerine yetebilen insanlardır.
İnsanlarla birlikte olmaktan hoşlanırlar, ancak toplumsal kalıplara karşı çıkarlar. İnsanlara yardımcı olmaktan, onlarla birlikte olmaktan da zevk alırlar. Ancak kendi davranışlarının toplumsal etkiler tarafından biçimlendirilmesinden hoşnut olmazlar.

Düşmanca olmayan bir mizah anlayışına sahiptirler. En sıkıntılı anlarda bile gülünebilecek bir şeyler bulabilirler. Olayların gülünecek yanlarını hemen bulup çıkarabilirler. Ancak yaptıkları espriler başkalarını küçültücü değildir.
Bütün bu özellikler, Maslow’a göre psikolojik sağlığı yerinde, kendini gerçekleştirmiş insanların özellikleridir. Ancak hemen eklemek gerekir ki çok az sayıda insan, bu özelliklerin tümünü kişiliğinde toplamaktadır. Kendini gerçekleştirme sürecine girmek, yetişkinlik dönemine ulaşmış olmayı ve daha alt aşamalardaki gereksinmelerin tümünün belli düzeylerde karşılanmış olmasını gerektirmektedir. Maslow, önemli olanın, bireyin kendini gerçekleştirme sürecine girebilmesi olduğunu ifade eder. Bireyin kendini gerçekleştirme sürecine girebilmesinde, yaşamının başlangıcından başlayarak aile gibi çeşitli toplumsal kurumların etkisi büyük olmaktadır. Eğitim kurumlarının öğrencilerin psikolojik olarak büyüyüp gelişmelerindeki payları oldukça önemlidir.

Derleyen: Özlem Kahvecioğlu
Kaynak: GELİŞİM ve ÖĞRENME
Prof. Dr. Münire Erden
Doç Dr. Yasemin Akman

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder